28 Aralık 2009 Pazartesi

Hakların kardeşliği

Merak ettim, Google Translate kürtçeden türkçeye veya türkçeden kürtçeye çeviri yapan bir açılım yapacak mı?


Çocukken


1999 yılında İzmir'e ilk gidişimde, babam önden 4 koltuk satın almıştı. Kardeşim ve ben ön koltukta oturmuştuk. Uykuya daldım ve gözümü açtığımda hayatımda gördüğüm en büyük yolda otobüsün seyir ettiğini gördüm. 4 gidiş 4 geliş babama baktım "baba bu ne?" "Ankara Çevre Yolu" dedi. O zamanlar yeni açılışı yapılmış. Şaşırdım, otobüsten hiç ses gelmiyor, zıplama (ondilasyon :)) falan yok. Hayran hayran yola bakıyordum.
Geçen gün Ankara'dayken, oradan yine geçtik. Anılar canlandı. Yol nasıl bir yol ise halen aynı asfaltı halen siyah. Düşünün yeni yamaları grileşmiş ama ama asıl tabaka halen siyah. Ankara çevresinde bir halka 110 km.

Yolu yapanı araştırınca kafamda soru işareti kalmadı, hangi firma mı?

Enka - Behter

Elinize sağlık...

23 Aralık 2009 Çarşamba

Zehir


Zehir ne midir? Din, kısmen edebiyat, tv programları, ergenekon, sigara, alkol bağımlılığı, uyuşturucu, ; kısacası insanları uyutan ve uyuşturan her şey zehirdir.

Hakikat; fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, para, meme kısacası elle tutulan her şey...

20 Aralık 2009 Pazar

Yeni


Geçen arkadaşta gördüm (özenti) hemen denedim sevdim gibi, bir değişiklik, bir açılım,
http://www.efespilsen.com.tr/efes-dark-brown.aspx

Zengin (Uzatarak tabi)

Küçükken bir rüya görmüştüm büyük bir kemer barajı ve o barajın gölünde koskocaman bir dağ... Nedir bu dedim? Rüya tabirlerine baktım (o zamanları inanırım böle şeylere, önde giden bayraklı), çok zengin olacakmışım fakat barajdan akan su gibi param bir gün bitecekmiş, çok üzülmüştüm. Aklıma geldi güleyim dedim:) Gelecek rüya ile belirlenir mi?

16 Aralık 2009 Çarşamba

14 Aralık 2009 Pazartesi

Buyurun Dostlar

Sil Baştan

Sil baştan gibi, bloğuma bugün itibari ile giriş yapabiliyorum. Aylardır bilgisayarımda kullandığım tarayıcılar hata veriyordu. Sonunda dün sabah yataktan kalktım ve dışarısını soğuk görünce oturup bunu düzeltim dedim. 9 saatimi aldı, sorun Nod32 gibi görünüyor, eşek program verilerimi siliyormuş ama bu daha kesin de değil. Ama şüpheli kişi. Sanık, Ergenekon:). Ben iyiyim, ekmek yemeği bıraktım (sadece kahvaltıda bir - iki dilim kullanıyorum), annem buradaydı yaklaşık 2 hafta onu akşam yol ettim, geçen hafta sınav haftasıydı, bu hafta bitirme haftası, altının dünyadaki serüveninden ve Dubai bombası bana yaradı ama ihtiyaçlara gitti. Gözlerim çok yoruluyor, kitap okurken sıkıntı oluyor. Bu yüzden ara tatilde arkadaşın İstanbul'da tavsiye ettiği göz doktoru var ona gitmeyi düşünüyorum. Bu yıl eğlenceli, tıpkı 1. ve 2. sınıfta olduğu gibi. Kaldığım odanın döşeme plağı her otobüs geçişinde sallanıyor, bu iş canım sıkılıyor (döşeme ince tahmini 8 cm). Wordpress'e geçsem mi düşünüyorum, çünkü bazı arkadaşlarım burada bana yorum yazamıyorlarmış. Ama üşenmiyor da değilim. Sevdiğim bir arkadaşım Tunceli'ye askerlik görevini yapmaya gitti, olaylar yüzünden aklım onda. Aklıma gelenler bunlar;

20 Eylül 2009 Pazar

Ramazan

" Oruç, bütün dinlerde meşru kılınmış önemli bir ibadettir. İslam, orucun diğer semavi olan ve olmayan dinlerdeki ibadet dışı boyutuna son vermiştir. İslam, orucun yalnız şekli ile yetinmeyip, onun manevi hakikatine de gereken önemi vermiştir. İslam'da oruçla birlikte yanlızca; yemek yemek, cinsi yakınlıkta bulunmak gibi eylemler yasaklanmakla kalmamış, bununla birlikte; orucun gayesini, ruhi ve ahlaki kaidelerini bozan her türlü davranış da yasaklanmıştır. "

M. Kemal

Bu sözü ne zaman ve nerede söylediğini bilen varsa lütfen yorumu ile paylaşsın. Teşekkür Ederim

17 Eylül 2009 Perşembe

11 Eylül 2009 Cuma

kaç gün

yazacam söz kaç gündür fırsat olmadı " toprak reformu "

20 Ağustos 2009 Perşembe

"Yüzmek Sünnettir"

Pek değerli arkadaşlarım, 04.08.2009 tarihli Teke Tek programına çıkan Cübbeli Ahmet Hoca'nın Youtube'ta videosunu izledim (bir kısmını). Ne günlere kaldık, nedir bu sarıklılar, cübbeliler, sakallılar; cumhuriyetin devrim yasalarına karşı olan bu kişlerin ne işi vardır bu ekranda? Magazine neden ihtiyaç vardır? Bunlar kim ya? Medeniyetten uzak, banaz, dar kafalı insanları neden ciddiye alıyoruz? Bunlarsız yaşayamıyor muyuz? Tabii bana diyebilirisiniz senin için medeniyet sakal bırakmamak veya cübbe takıp gezmemek mi diye. Olabilir. Ama mesele kafa meselesi, Youtube'ta videoyu aratıp izleyebilirisiniz. Konuşmaların ne kadar sıkıcı ve gerici olduğunu görebilirsiniz. Tabi kafada böyle olunca, bu kafanın yönettiği vücuda giyim ve kuşam yansıyor.
Biz bunlarsız, bir çok işler yapmış neslin torunlarıyız. Bunlarsız da ulaşmak istediğimiz Tanrı'ya ulaşabiliriz. Okuyabiliyoruz, o halde bu evrimden nasibini alamamış insanlara neden ihtiyaç duyuyoruz. Gerek var mı bu kirliliğe? İnanın ki bu dar kafalı, din tüccarları gün gelecek, onlarda olmasa onların çocukları; bizim yolumuza gelecek...

Kaynak: www.cubbeliahmethoca.tv

17 Ağustos 2009 Pazartesi

1 Ağustos 2009 Cumartesi

31 Temmuz 2009 Cuma

Üçç


Evet bugün Türkiye'de artık 3G var. Nedir bu 3G; çok konuşuldu, çok beklendi. Size kısacası ADSL'nin zaman içinde papucunu dama atacak şey diyebilirim. Bugün belki sınırsız paketleri yok ama önümüzdeki yıllarda bu gerçekleşecek ve artık sabit telefona olan bağımız - bağlantımız kalmayacak. Bugün itibari ile 3G bize 7,2 Mbps lik alt yapıyı sunuyor. 1GB'tı bize 19 TL'ye sunabiliyorlar. Ne güzel dimi. Ağustosun sonrasına doğru bu 21 Mbps ulaşacak "Aman Tanrım!". Bazı şirketlerin müşteri temsilcilikleri görüntülü olarak günün 24 saati müşterilerine hizmet verecek (Turkcell, İşbank,...). Bana gereksiz geliyor bu görüntülü görüşme ama güvenlik açısından artık müşterilerde bankalarda rahatlayacak gibi görünüyor. Bugün şöyle küçük bir araştırma yaptım, 4G denilen geyik, gerçekleşirse 70 Mbps'lik internet altyapısını bize sunacaklar gibi görünüyor. Bu şu demek 3G bir tür geçiş dönemi, 4Gde artık sabit telefon yok. Şu anda bu teknolojiyi, TürkTelekom ve SuperOnline Türkiye içinde denemeye başlamış, bakalım ülkemize ne zaman gelecek. Süreyya CİVİL'in değişiyle umarım 3G için beklenilen 5 sene, 4G de yaşanmaz.

30 Temmuz 2009 Perşembe

29 Temmuz 2009 Çarşamba

24 Temmuz 2009 Cuma

Bugün Lozan

Bundan 86 yıl önce , bir ulusun (tek bir ulusun) dünyaca kabulünün resmi belgesidir, Lozan Barış Antlaşması. Yaklaşık 10 yıl sürmüş bir savaşın kağıt üzerindeki son noktasıdır. O gün bunu imzalayanlar, bugün onların torunları yok ediyor (belki bilerek, belki de bilmeyerek). Ama yıllar önce Çankaya Belediyesi'nin "Lozan bizim onurumuzdur" adlı panelinde konuşmacı olarak katılan Turgut ÖZAKMAN ve İnönü'nün torunu Ayşe Gülsün BİLGEHAN'ın konuşmalarını dinledim. Özellikle İnönü'nün, Lozan'daki anıları anlatıldı. İnsan o zaman ülkesiyle, Lozan'ı yapanlarla gurur duyuyor. Panel çıkışında bize verilen ücretsiz "Şu Çılgın Türkler" kitabını aldım, daha sonrada okudum. Bu etkinlik benim çok hoşuma gitmişti.
Kısacası Lozan bu kadarla anlatılmaz, ama bize Lozan ne kattı? Ne değiştirdi? Bunları gözlemlememiz için sıkıcı antlaşma metnini incelememiz gerekir. Cumhuriyet tarihimizi bilmemiz gerekir. Bugün Lozan (24 Temmuz 1923), bağımsızlığımız kutlu olsun.

Geçen yıl İsviçre tarafından ülkemize hediye edilen, Lozan antlaşmasının imzalandığı masa

9 Temmuz 2009 Perşembe

8 Temmuz 2009 Çarşamba

MaxiPuan Şakası


Yaklaşık 2,5 yıldır T. İş Bankası'nın Maximum (İşte Üniversiteli) kredi kartını kullanıyorum. Bugün kredi kartı bilgilerime baktım ve toplamda 2,5 yılda biriken 100,66 TL maxipuan kazanmışım. Kazandığım ( kulağımı kesip ağzıma vermeleri ) bu paranın değerini iyi bilecem. Nedim güle güle harcamaktan başka dileğim de yok.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Garip

Geçen gün annemin telefonuna Turkcell'den mesaj geldi, Ev Turkcell denilen bir kampanya hakkında bilgi vermiş, kampanya hoşuma gitti. Kampanya, ayda tüm yurtiçi sabit telefonlar 35 kontöre tam 400 dk konuşma imkanı sağlıyor. Anneme durumu anlattım ev telefonu faturası az gelecek diye çok sevindi. Ama bu kampanyayı garip yapan bir koşulu var, bu indirimli arama sadece evin sınırları içinde geçerli. "Nasıl yani?" dedim. Denedim. Evden arayınca bir bayan bilgisayar devreye giriyor "Turkcell'de indirim" diyor. Buda 400 dk lık indirimle konuşuyorsunuz demek oluyor fakat evin dışına çıktım, asansörü denedim yine Turkcell, alt kata indim yine öyle, bu sefer bakkala indim orada yemedi. "vay be" dedim. Peki nasıl anlıyor arkadaş bu nerede olduğu mu? Kablo yok birşey yok, tabii o zaman aklıma talihsiz bir olay geldi. Helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi başkanı Muhsin YAZICIOĞLU'nun yerini neden bulamadı bunlar. Garip geldi bana...Sizce?

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Bağımzsızlık Günü



Amerikan Birleşik Devletleri'nin ( o zamanları birleşik 13 devlet ) temellerinin atıldığı ve bağımsızlığa kavuştuğu gün olan 4 Temmuz günü bir bildiri
yayınlandı tıpkı bizim Sivas Kongresi'nde yayınlanan metine benzeyen bildirgeyi
* Connecticut'tan Roger Sherman tarafından oluşan beşli komite tarafından hazırlanmıştır. Bildirgenin büyük bir bölümü Jefferson (Thomas Jefferson) tarafından yazılmıştır. 2 Temmuz günü 55 demir kalemin imza etmiş ve 4 Temmuz günüde dünyaya ilan e
dilmiştir. Bu metnin özgün İngilizce metni aşağıdadır;

İki Alper

3 Temmuz 2009 Cuma

Bir yıllık özgemişim (CV)

Bugün 3 temmuz 2009 ve bundan tam bir yıl önce yani 3 temmuz 2008 de fakültemin zorunlu tuttuğu 60 günlük stajım başlamıştı (yapı=25, topografya=10, ulaştırma=10+15) ve bugün 60 günlük zorunlu stajımın son günü olan yani 60. staj günümü tamamlamış olmaktayım. 12 ayın 2 ayını stajda geçirerek ve 1 ayda fazladan geçen yıl çalıştım sayarsak toplamda (2+1) 3 ayım inşaat işleri ile uğraşmakla geçti. Gerisi bayram tatilleri, okul, köprü, ingilizce kursu, diksiyon kursu, içmek,kazanmak-kaybetmek falan işte...Şimdi sıra okulu bitirmekte, az kaldı Poyraz dayan...

30 Haziran 2009 Salı

Bu kış zor geçecek

Bugün dünya ülkelerinin küresel kriz karşısındaki büyümeleri açıklandı. Türkiye'nin büyümesi %-13,8 olarak OESD tarafından açıklandı (2001 krizinde %9 du). Bu kış sıkıntılı geçecek demektir. Zor günler, büyük kitlerin yabancıların elinde olduğu ülkemiz (başta Türk Telekom, Tüpraş, Erdemir,...) bu sıkıntıları atlatması zor görünüyor. Demokrasi adına yapılan icraatlar ortadadır. Kimse beni yanlış anlamasın ama ben demokrasiye inanmıyorum artık. Demokrasi ne ABD'de var, ne de Yunanistan'da. Dünyada demokrasi ile yönetilen tek ülke İngiltere'dir. Bu konuda da başarılıdır. Fransa bile demokratik değildir (Yoksa Sarkozy iktidar olmazdı veya İtalya'da Berlusconi).
Demokrasi demek halkın kendi kendini yönetmesidir, Türkiye'de bu kısmen işliyor, nasıl mı? "Hakkın kendi kendini soymasıyla". Bu iktidar bu şekilde ayakta, herkes bu ülkeyi soyuyor. Başbakanımız, AKP yandaşları (ilçe örgütlerinden, büyükşehirlere kadar) ve halk. Aslında kendilerini soyan bu kitle, Cumhuriyet'imizin yetiştirdiği en büyük kamburdur. Yabancı sermaye için yapılan yasalar ve değişiklikler karşısında satılan KİTleri satın alan sermayenler nerede? Yok ÖTV inidirimi, yok KDV...Zengini zengin etme, fakire ise eşya yardımı ederek, bir dilenci kitlesi oluşturmak nedir? İşsizlik ne olacak? Çözüm yok...Bunlarla yok.
Hükümet ekonominin bu ağır faturasından kalkamayınca işin içine aylardır gündemimizi meşgul eden darbe söylentilerini ortaya atıyor. TSK'yı işin içine çekmeye çalışıyor. 1980 yılında da benzerleri olmuştu, ekonomi kötü ve terör vardı. 6-7 ay meclis Cumhurbaşkanı seçememişti sonra 12 eylül geldi. Ecevit "...biri çıkar, düdüğü çalar" demişti ve çalmıştı. Bu isteniyor, başka hiç bir şey değil. Askerimiz bakalım ne kadar dayanacak, bir yandan terör, diğer yandan ekonomi.
Beceriksiz insanlar bunca yıl iktidardalar, kime sorsam ben oy vermedim diyen Türk halkına teşekkürlerimi bir borç bilirim.

20 Haziran 2009 Cumartesi

Yeni Öğrendim

Hiç kimseye kendinden fazla değer vermeyeceksin, ya onu kaybedersin ya da kendini mahvedersin.

19 Haziran 2009 Cuma

KGM den haberler

Yıllardır beklenen İzmir - İstanbul otoyolu bugün ihale edildi. Yap - işlet - devret olarak yapılacak yol ile mesafe 3.5 saat olacak, körfez geçişi için körfezde bir asma köprü planlanıyor.

14 Haziran 2009 Pazar

Dil - Tarih Derneği

Derneğimizin bir işletmesi olacak, Türkçe Yaşam dergisinin yeni internet sitesini sizlere sunarız, Dergi ismi konusunda öneriniz varsa yorum yaparak değerlendirebiliriz. Yorumlarınızı beklerim.
Teşekkür Ederim

1 Haziran 2009 Pazartesi

Sessiz Gemi


"Artık demir alma günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan..."
Size Yahya Kemal BEYATLI'nın bu meşhur şiirinden veya Hümeyra'nın seslendirdiği "Sessiz Gemi" adlı şarkıdan bahsetmeyeceğim. 
1912 senesinin 14 Nisan'ı gecesi bir buzdağına çarparak kısa sürede, içindeki 2200'e yakın yolcusundan, sadece 700nün hayatının kurtulduğu Titanic kazasından bahsetmek istiyorum. Tarihin en büyük deniz kazalarından biri... "Tanrı bile batıramaz" denilen gemi, bir gece ansızın battı. Ama sonraları 1998'de film bile edildi ve tarihin en yüksek hasılatını yaparak 1 milyar Dolar'lık (1998) bir rekoru kırdı. Benim sinemada ilk seyrettiğim film, pek sevdiğim film, paylaştığım bir film...
Bugün haberini okudum, Titanic'in son hayatta kalan yolcusu Milvina Dean 97 yaşında hayatını kaybetmiş. Kazadan kurtulduğunda henüz 2 aylıkmış. Basın'ın o komik sorularından birinde(Reha Muhtar'ın "acı var mı acı efendim" sorusu gibi) kendisine "nasıl bir duygu, ne hissediyorsunuz?" sorusuna... Sizce ne cevap verebilir. Bunlara komik insanlar diyebiliriz. Bu komiklikler sadece Türkiye'de yok, İngiltere'de de var. Len kadın tabii o zaman daha kız, hatta bebek:) 2 aylık ne bilsin, ne hatırlasın...
Ne yapacaz bu komik insanları...Sorarım size

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

29 Mayıs 2009 Cuma

Küçük Bir yazı

Türkiye İş Bankası'nın resmi web sitesine girdiğiniz zaman sağ tarafta püf noktası denen bir yer var. Hergün güncelleniyor. Genelde bilgisayar ile ilgili küçük ayrıntılar veriyor. Birçok insanın da işine yarayacağını düşünüyorum. Küçük Bir yazı demiştim.:)


Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

24 Mayıs 2009 Pazar

"Sonbaharım burası evlat"

Dün arkadaşlarla Eskişehir'in Çankaya semtinde bir özel huzur evini ziyaret ettik. Bizleri görünce pek sevindiler, zaten hava güzeldi. Bahçede oturduk. Yaklaşık onbeş kişi giden bizler 2şer veya 3er guruplara ayrıldık ve onlarıda yormadan, muhabbet etmeye başladık. Ben uzun zamandır, ileri yaştaki amcalarla veya teyzelerle konuşmamıştım. İlk oturduğumuz masada Rasim amca vardı. "Merhaba amca" dedim, "Nasılsın?" dedim. Ne diyeyim biraz çekindim. Adam yüzü öyle bir güldü ki, tabi bende konuşmaya başladım. Muhabbet güzeldi. Bir ara amca "sen üniversitelisin" dimi dedi. Evet dedim. "Sizin okulda başörtülü kızlar var mı?" dedi. Bende "var" dedim. "Ne düşünüyorsun?" dedi. " Birşey diyemedim. Adam sakallı hacı gibi duruyor. Ne desem ki dedim. Amca güzel yüzüyle bana güldü "Kanun ne ise odur doğru olan" dedi. Tabii bende bir rahatlama, sadece ben değil diğer arkadaşlarımda rahatladı (aynı sitres onlarda da vardı). "Ben, Sivrihisar'lıyım ve çiftçiydim" dedi. O sıra içimden biz okuyoruz bizim gibi okuyan arkadaşlarımız belkide hiç okumamış Rasim amca kadar ileri düşünebilseler ne olur ki dedim. O zaman kalkınmazmıyız dedim içimden.
Başka bir amcanın yanına gittim o komikti baya, Gazi gibi madalyası vardı göğsünde sordum, "1926 doğumluyum" dedi. Kore mi acaba dedim. Tekrar sordum, "yoo dedi Atatürk ve etrafı 6 yıldız, sayim mi dedi" tabi o ara anladım ve cebindenn bana CHP'nin rozetini gösterdi," bildin mi?" dedi. "Bildim amcacım" dedim. "Biz bunu burada takamıyoruz yasak parti ve siyaset belli etmek" dedi. Gülümseyerek, doğrusu da o dedim içimden. 
Ninelerin yanına gittim, onlarda aynı, bir ninem tokolaşırken elimi bir sıktı, maşallah dedim. Sordum " kuvvetin yerinde ninecim, elimi iyi sıkıyorsun" dedim. O da bana "sevilen insanın eli iyi sıkılır oğum" dedi. 
Sonra tek başına oturan bir amcanın yanına gittik, adam 90 yaşında. Öksürüp duruyordu. "Sigaradan" dedi. Bıraktınız mı dedim. " bıraktım keşke daha erken bırakaydım" dedi. Sigara içmediğim için çok mutlu oldum. Amca anılarını anlatmaya başladı, At yetiştiricisiymiş. Benim memleketin ilçesi olan Bafra'da bulunmuş. At yetiştirmiş. Hatta Macaristan'da eğitim bile almış, sertifikaları almadan Alman harbi başlamış. İçinden sormak geldi. "Amca M. Kemal Paşa'yı gördün mü hiç?" Gururla elini kaldırdı ve parmaklarıyla birlikte "üç defa" dedi. At yetiştirme tesislerini ziyaret etmiş oradan, biraz onu anlattı. Bizde zevkle onu dinledik.
Zamanımız artık bitiyordu. Daha çok nine ve dedelerle görüştük (birbirlerine nine - dede diyorlardı). şimdi hatırladıklarım bu kadar. Oradan ayrılırken, amcanın biri ile görüştüm. "Delikanlı" dedi.  " Bu memleket size emanet, bugün biz emekliyiz sizde öğrenci. Öğrencilik bir gün bitecek ve bayrak sizde olacak" dedi. "Dürüst ol, mert ol, yiğit ol, işte o zaman seni kimse bileğini bükemez" dedi. Biz giderken onlara son bir kez daha baktım. Her şey normalmiş gibi kendi aralarında muhabbet etmeye devam ettiler. Onlar huzurluydular ya da öyle görünüyorlardı. 
Okul okumak bazen insanlığımızı kaybettiriyor. Okumanın zararı yok tabi, kibirleniyor, gururlanıyoruz. Ama aslında kendimizi kandırıyoruz. Bizi onlar bu dünya da var ettiler. Aklıma annem ve babam geliyor onlara bakmak boynumun borcu, peki bana birşey olsa benim çocuklarım onlara iyi davranacak mı? Bunlar aklımdan geçmedi değil. Annem ve babam sizleri çok seviyorum.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

22 Mayıs 2009 Cuma

ABBA


Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Evrim Diyolar


Bugün Google'un sayfasında bunu gördük, ben Evrim'e inanmıyorum. Çünkü bu konu hakkında pek birşey bilmiyorum. Bilmediğim bir konu hakkında inanıyorum demek, özentilik, yalancılık bana göre sahtekarlık olur. Hacılarla, hocalarla da, birşey bilenlere doğrudan da inanmam. Ama aklımı kemirmiyor değil. Üç hafta sonra Samsun'da olacam ve ilk işlerimden biri, dershaneme gidip, Yeliz Hocamı görecem (kendi biyolog, OMÜ'de doktora yapıyordu.) . Çok sever evrimi, bununla ilgili kaynaklar da gösterir ve merak ettiklerim bir nebze çözülür gibi geliyor bana. Ne diyelim; araştıralım beyler...

Kaynak; Google

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

19 Mayıs 2009 Salı

19 Mayıslar


Bugün Atatürk'ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı, bayramınızı kutlarım arkadaşlar. Klişe bir laf olan "Atam izindeyiz":) . Peki biliyormuydunuz bu bayramın tarihi ne zamana dayanıyor. CNNTÜRK belgesel videolarında bir belgesel mevcut bu konuyla ilgili, izlemenizi tavsiye ediyorum. Aşağıda linkini veriyorum. 


Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Sahne Beyoğlu


Tiyatro sanatçıları ve emekçileri,  ‘Türkiye’de yargının siyalaşması, bilimin ışığının karartılması aydın onurunun çiğnenmesi, laik cumhuriyetin tehlikeye girmesi, çağdaş eğitimin darbe yemesi’ gerekçesiyle ve ‘yaşanan son gelişmelere duyarsız kalmadıklarını göstermek’ için Beyoğlu’nda yürüyüş yaptı.

Kaynak: Radikal

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

17 Mayıs 2009 Pazar

Sessizlik İyidir


Sessizlik iyidir başlığı aslında bir mektubun adı aslında mektup serilerinin adıdır. Thomos PAINE'in efendisi George WASHINGTON'a Amerikan Devrimi'nden önce İngilizler alehinde, bağımsız Amerika için yazdığı mektup. Bu mektupların bazıları Avrupa'dan yazılmış bir kısmında Amerki'da yazılmıştır. Bu mektuplarda şifreli ve sadece George WASHINGTON'un ve Thomas PAINE'in aralarında anlaştığı dilden karşılıklı olarak yazılmış mektup serileridir.

Mektupların bir kısmı orjinal metni ile İngilizce metni ile aşağıdaki linktedir.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

15 Mayıs 2009 Cuma

Martıların Dilini Bilmek

Martıları bir çoğumuz biliriz boğazdan veya İzmir Körfezi'nden ama dillerini bilmeyiz. Şimdi soracaksınız ne diyor yine bu diye?

Genelde onları Boğaz'ın kenarında, vapurda karşıdan karşıya geçerken attığımız simitlerin peşinde kanatlanırken görüyoruz. 

Geçen gün hatırlar mısınız bilmem, Sıcak Saatler dizisinin Remzi Babası vardı. Martıları vardı. Beykoz sahiline iner, karşısında Rumeli Hisarı'na doğru uçuşan martılara ekmek atardı. Güzel güzel de konuşurdu. Kafasını bu şekilde dağıtırdı, birde yanına dostları gelirdi. Muhabbet kral olurdu. Valla bizimde öle bir Remzi babaya ihtiyacımız var. Ülke olarak ihtiyacımız var, Behiç Babaya, Süleyman Babaya, Paşa Babaya...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

Zum olmak

Evet şu vakit zum durumdayım, evime geldim Begüm'e belki bu yazıyı yarın görünce sinirlenecem. Neden böle bir şey yazdım diye. Ama şu bilinmeliki insan olan haliyle bir şeyler üretmeli ve oluşturmalı. Geçen gün azarını çok yediğim(topografya stajında) bir hocam vefat etti. Severdim hocamı. Cenaze törenine gittim. Şunu anladım ki iki günlük dünya seni kıran, sana zarar veren her kimse haklı olsanda kimsenin kalbini kırma arkadaş. Kırılan sende olsan, insanlığını kaybetme. Sevgiler saygılar...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Kazandık!

Merhabalar, 2023 takımı olarak katılarak, teşrif ettiğimiz boundc öğrenci çelik köprü yarışması'da 12. olduk. Tahminim o yöndeydi; 12 veya 13 dedim. Olduk onikinci. Keyfim iyi, moraller iyi. Onikinci olduğumuzdan değil. Keyfim yerinde artık, tabi sonuncu olmadık ama ben Dilber Sultan'ın yanında, kardeşim, kuzenlerim, dostların yanında... kalemdeyim huzurluyum. Eskiyen şehirde okulu bitirip, yolumu çizmek istiyorum(Yol dedik de Demirel'in bir hikayesi geldi aklıma 12 Eylül'den sonra mahkemelerle uğraşırken, kapanan Adalet partisi yerine bir parti kurmayı düşünüyorlarmış. Parti kurmaylarıyla bir otomobilde düz bir yolda giderken akıllarına "Doğru yol" gelmiş. Yol dediğim o) Dişim sızlıyor onu garanti kapsamına sokmak istiyorum. Bu sıralar bloguma daha da önem verip, kişiselleştirdiğim bu sayfayı yeniden renklendirmek istiyorum. İnşaat, Demiryolu, Bilim, Siyaset, Tarih...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

3 Mayıs 2009 Pazar

Avro - Dolar

Krizli ortamda komik geldi, sizlerle paylaşim dedim...

Kaynak: Milliyet

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

27 Nisan 2009 Pazartesi

Ayaklar, Eller ve Kafa Yorgun Artık

"Yoruldum da yol üstünde oturdum", gerçektende bu türkünün dizelerinde olduğu gibi, yoruldum ve ters gelerek oturdum. Suçlular yok mu var tabii ama o suçluları ben yarattım. Ben tepeme çıkardım. Bu bir gerçek sol gözümde tembellik var ama kör de değilim. Dinlenmek istiyorum. Elime kitabı alıp, en azından bir 5 gün kadar. Sessizliğe kendimi vermek istiyorum. Erik ağcına çıkmak istiyorum. Dürüst insanları görmek istiyorum. Sıcak somun ve tereyağ istiyorum. Annemi, Babamı, Feyyaz'ımı bir arada görmek istiyorum. Anlamsız davaların bitmesini, özgürlüğün biz insanlara verilmesini istiyorum. Miller deneyi yapmak istiyorum. Amino asit oluşumunu görmek istiyorum. Diyeceksiniz, senin canın dayak çekiyor diye ama o zamanda ben size "siktirin gidin" demek istiyorum.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

2023

Köprümüz vardı, gittik Boğaziçi'ne eğlendik, güldük. Köprümüzü kurduk, sunum da yaptık. Cumhuriyet dedik, 1973 dedik. Ve sonunda maliyette beşinci olduk, ne diyelim. Sağlık olsun. Dostlar var olsun. 

Durmak yok, yola devam..

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

16 Nisan 2009 Perşembe

Saatler

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

15 Nisan 2009 Çarşamba

Yiğidi İhanet Keser


 Ekmek Teknesi - Savaş DİNÇEL'in anısına

14 Nisan 2009 Salı

Behiç Bey


Behiç Bey'in torunu Emir KIVIRCIK 14.Nisan 2009 saat 15'te konuğumuzdur. Bütün herkes davetlidir.
http://www.ogu.edu.tr/duyurular.aspx?KID=1&DID=182

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

11 Nisan 2009 Cumartesi

Güzel Şeyler

Ateist değilim ama bir kitap okuyorum, kitapta değinilen ilahi olmayan on emirden bahsediliyor. Hoşuma gitti, sizlerle paylaşmak istedim. 

Yeni On Emir;
* Sana yapılmasını istemediğini şeyleri başkasına yapma.
* Her meselede, zarar vermemek için mücadele et.
* Arkadaşlarına, arkadaş canlılara ve dünya geneline sevgi, şefkat, içtenlik ve saygıyla yaklaş.
* Kötülüğe göz yumma ve adaleti uygulamaktan çekinme ama özgürce itiraf edilen ve dürüstçe pişmanlık belirtilen kabahatleri affetmeye daima hazır ol.
* Hayatını neşe ve hayranlık duygusuyla yaşa.
* Hep yeni şeyler öğrenme arayaşında ol.
* Her şeyi sına; durumlar karşısındaki fikirlerini daima gözden geçir. Eğer uyumlu değilse tutkuyla bağlı olduğun bir inancı dahi terk et. (Benim yorumum; inanç sadece din değil, siyaset, görüş, akım... olarakta düşünebiliriz.)
* Düşünce ayrılıklarını asla sansürleme ya da yok etme; diğer insanların seninle aynı fikirde olmama haklarına daima saygı duy.
* Öz deneyim ve mantığıyla kendi bağımsız fikirlerini oluşturur; Başkalarının seni körü körüne idare etmelerine izin verme.
* Her şeyi sorgula.

Richard DAWKINS'in eklediği ek güzel maddeler:
* Cinsel yaşantınızın tadını çıkarın (hiç kimseye zarar vermediği müddetçe) ve diğer insanların da kendi cinsel yaşantılarını mahremce yaşamalarına izin verin, eğilimleri her ne yönde olursa olsun ki bu sizi hiç ilgilendirmez. ( Homoseksüelliğe ve diğer sapık cinsel davranışlara katılmıyorum)
* Cinsiyet, ırk ya da toplumsal farklılıklara dayalı baskı ve ayrıcalık uygulamayınız.
* Çocuklarınızın beynini yıkamayınız. Onlara şahsi menfaatleri yönünde fikir yürütmeyi ve herhangi bir konuyla ilgili iddiaların nasıl değerlendirileceğini öğretin. Ve sizinkilerden farklı fikirler üretmeyi nasıl başaracaklarını anlatın.
* Sonsuza kadar yaşayacağınızı aklınızdan çıkarmayarak günü değerlendirin.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

10 Nisan 2009 Cuma

Fes Başıma

Bugün CNNTÜRK' ün internet sitesinde gördüm bu haberi, Tübitak'ın Bilim ve Teknik dergisinin Mart sayısında olan Darwin kapağının son anda değiştirilmesini, Dünya' da bir ilk olduğumuzu, ülkede ki tartışmaları ve İslam dünyasının en demokratik ve laik yapımızı, 2013 yılı gibi Avrupa Birliği'ne olacak üyeliğimize kadar bir çok konuya dikkat çeken Dünya'ca tanılmış New Scientist dergisinde haber olarak yer verilmiş ve ayrıca Darwin' in Evrim teorisini açıklayan Türlerin Kökeni (The Origin of Species) adlı kitabın üzerine Ay-Yıldızlı fesimizi geçirerek olayı karikatürle desteklemişlerdir (keşke ay ve yıldızımız olmasaydı). Bilimin işine karışan siyasetin ve dinin nelere mal olduğunun göstergesidir bu olay. Evrim Teorisi' ni savunmuyorum, çünkü o konuda fazla bilgim ve birikimim yok. Ama şu bir gerçek; fes, ancak kafasında saçı olmayan kellerin, kelliklerini kapatmaya yarar. Bırakalım bilim gerçekleri bulsun ve insanlık aydınlansın.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~


6 Nisan 2009 Pazartesi

Kendi Ekseni Etrafında 24 Saatte Dönmek

Bize biliminsanları öyle demediler mi? Dünya kendi ekseni etrafında 24 saatte, Güneş'in etrafında 365 gün 6 saatte (birkaç saniye daha varmış), ayda 29 günde demediler mi? Benzer özellik Mars içinde geçerli, Mars'ta 23 saat gibi bir zamanda kendi ekseni etrafında dönüyor. Peki Dünya 24 değilde ne bilim 36 saatte kendi etrafında dönüyor olsaydı neler olurdu? Ben şu anda uyukluyorum, uykum geldi. Dün de aynı saatte uykum geldi. O zaman ben Dünya gibiyim, 24 saatte bir aynı olayları fiziksel olarak tekrarlıyorum. Peki 36 saat olsaydı bu durum, o zaman göz kapaklarım nasıl olurdu, beyin yapım nasıl olurdu? Ayakkabı numaram kaç olurdu? :) Son olarak bana "dünya dönüyor sen ne dersen de" diyorsanız. Demekte haklısınız...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

4 Nisan 2009 Cumartesi

Süt Bekarı

Merhaba arkadaşlar bugün  toplumumuz için, artık olması gerekenleri sizlerle paylaşacağım. Din nedir? Dil nedir? Ahlak nedir? Kız arkadaş nedir? Ne zaman evlenmek gerekir? 

Bir çok uzman 3. Dünya Savaşının çıkacağını tahmin etmektedir. Peki sebep ne? Kimisi kültür farkı (Medeniyetlerin çatışması) diyor, ben de "neden farklı kültürler bir arada yaşayamaz mı?" diyorum. Sonra önüme din kültürü çıkıyor ve beraberinde gelen üç semavi din(onlar diyor). Birbirleri ile savaşıyorlar (kutsal topraklarda), kan döküyorlar. Semavi olmayan dinlere felsefe diyorlar, yanlış diyorlar. Peki doğrusu ne? İnsanların (yani bizim) çıkardığı akımlar neden kan dökmemize neden oluyor. Çünkü para, evet para var işin içinde. Kimileri bütün gerçekleri biliyor ve izliyor gülüyor. Silah satıyor, enerji kaynaklarını ele geçiriyor. Dünyayı küreselleştiriyor. Aslında küresel bir dünyayı savunuyorum. Sömürü-Emparyalizm değil demek istediğim, zaten yapılıyor şu anda bu. İnsanlar kardeştir diyorum. Eğer ki yaradışın içinde yer alan Adem ve Havva'dan (dinen) insanlık olduysa neden bu kavga veya evrim varsa ve bir çok bilim adamının değişiyle insanlık evrimin son aşamasında ise bu medeniyetin içinde bu kavga niye? Ben dinden çok ahlaki bir temel üzerine oturan bütün insanlığa ait olan değerlerin oluşturduğu ve günümüz dünyasının medeniyetine uygun bir sistemin olmasından  yanayım, bunun adı din değil. Bunun adı ocu, bucu, öcü değil. AHLAK! Neden ortak değer ahlak, çünkü örnek verirsem dinin ahlakı doğurduğu söylenir. Kitaplarda yazar ancak şu var ki sanırım bir başkasının karısına sarkmak ahlaksızlıktır. Bu olay din kitapları söyler ama bir düşünün, din olmasaydı da ahlaksızlık olmayacak mıydı? Tabi insan sapık değilse. Bir başka örnek olarak zinayı da gösterebiliriz. 

Bir başka konu dil; herkesin kaynaşması yani küreselleşmesi için ortak bir dile ihtiyaç vardır. Bu yapılabilir. İnsanlar bunu yapabilir. İngilizce, Fransızca veya Türkçe demiyorum. Bilim dili olan Latince gibi bir dil. Herkesin anlaşabildiği ve konuşabildiği bir dil. Neden bunu görmüyoruz artık Dünya küçüldü. Anlaşmazlıkların önünde duran asıl engel farklı diller farklı kültürlerdir ve bunlar anlaşamaz, sürekli kavga ederler. 

Hepimiz bu gezegende yaşıyoruz, eğer insansak bunları görmeliyiz, bunlar huzuru ve barışı getirecek yegane ilkelerdir. Bugün ben kendi dilimi, paramı koruma amaçlı konuşabiliyorum. Çünkü ben bunu demesem o zaman kötülük milletime değecek. Karşı taraf benim gibi iyi düşünmüyor aksine cebini, çıkarını düşünüyor. Ama bütün dünya iyi niyetle uzlaşmaya gitse, işin içinde çıkar para aramazsa bu dediklerimi yapmak neden mümkün olmasın. O zaman barış gelmez mi? Huzur gelmez mi? Ortadoğu'da kan akması durmaz mı? İnsanlık mutlu olmaz mı?

Bugün Filistin'de bir çok masum insan ölüyor (sebepsizce). Bu işi Çin'den bakarsak adamların bir çoğu dinsiz, olaya bakarlar ve karşılaştıkları yorum "...din için savaşıyorlar."'dır. Ama bunu onlara bu yorumla aktaranlara onlar "...para için savaşıyorlar" veya "su için savaşıyorlar." derler ve doğru derler. Bizim ülkemizde de böyle durum yok mu? Eskiden haberlerde, "...birçok masum müslüman Filistin'de öldürüldü." veya "Kosava'da müslümanlar öldürülüyor." denmedi mi? Ölen dini kimliğinden ölen insan, ayrım var arkadaş. Sanki başka medeniyetten birileri ölmedi. Neden görmek istediğimiz yerden olayları yansıtıyoruz? Ben Filistin'de ölen masum insanları görünce insanlığımdan utanıyorum. İki aynı tür bir birini öldürüyor. Aynı tür diyorum, erkek yahudi dişi ise müslüman olsa veya tam tersi kadın budist erkek müslüman bunlar çifleşse, ikisinin de meyveleri (çocukları) olmayacak mı? Demek ki herşey doğru, yanlış sadece kafada var. İnsan anatomisi sorunun çözümünü bulmuş. Kafada iş felsefede ise işler tıkanmış. Aslında sebep sadece para, Haçlı seferleri de bu çıkar kavgalarıydı. Size "Cennet'in Krallığı" filmini izlemenizi tavsiye ederim. Kokuşma nereden başladığını anlatıyor. 

Evlenmeme gelince;
geyik olsun diye otuz diyorum kimi zaman, 
kimi zaman bugün çıksa karşıma diyorum,
biliyorum ki zamanı geldiğinde ve eşimi bulduğumda,
gerisi anneme ve babama kalacak biliyorum,
biliyorum okul bitecek, el ekmek tutacak
işte sen de o zaman gel diyorum.
Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

3 Nisan 2009 Cuma

Hızlı Tren Macerası (Business Class)

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

25 Mart 2009 Çarşamba

Derin Uyku

Gece sabah kalkmak için, saati 8'e kurdum ancak 8'den önce Dilber Sultan aradı. Saati sordum ona "8" dedi. Ne güzel zamanlama. Sonra düşündüm, bizler insancıklar hayatımızın üçte birini uykuda geçiriyoruz (normal bir insan için). Bu uyuma evresi 8 saatten daha düşük olsaydı mesela 2-3 saat gibi, o zaman insanlık nerede olurdu? Belki zaman makinesini bulurduk, belki de uzayda yeni yerleri keşfedebilirdik...
Yani ben öyle düşündüm...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

24 Mart 2009 Salı

Oflu - Bayburtlu

Of'lu, Rize'li ve Bayburt'lu...

23 Mart 2009 Pazartesi

Pulumur'un Yaşsız Kadını

Pulumur'un bir dağ köyünde gördüm onu 
Yaşını sordum, bir giz gibi güldü 
Kimi seksen dedi köylülerden, kimi yüz 
Yüzüne baktım... bir giz gibi güldü 
Bir asa vardı elinde 
Bir solmus krallığın 
Kadifeden harmanisi üzerinde 
Bir Hititliydi o, bir Selçuklu 
Bir Ermeniydi, bir Kürttü 
Bir Türk... 
Yaşını sordum, bir giz gibi güldü 
Koluma girdi bir soylu kadınca 
Tozlu koy yolunda sürükleyerek eteğini 
Beni bir tek gözlü sarayına götürdü 
Köy yapısı kulubesinin 
Zamanı onda yitirdim ben 
Yitik zamanlara onda eriştim 
En soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayın
da 
Bir taç gibi kondu başıma Turkiyeliğim.

Bülent ECEVİT (1969)

21 Mart 2009 Cumartesi

İNSANOĞLU

İnsanoğlu;
Madde-1:
Dünya'ya gelmelidir,
Madde-2:
Sevmeli, sevilmeli, Dünya'yı cennetin kendisi bilmelidir,
Madde-3:
Yaşama sevgisinin kökleri gönlünde, insanoğlu günün birinde ölmelidir, dönmelidir dudaklarını buruk bir elmanın tadı,

Dördüncü madde okunamadı.

Bülent ECEVİT

20 Mart 2009 Cuma

Ankara - Sivas Hızlı Tren Projesi

Türkiye'de uygulamaya konan üçüncü hızlı tren hattı yapımı geçtiğimiz günlerde başladı. Ankara - Sivas arası projeye göre 2 saat 51 dakika olacakmış. Darısı Ankara - İzmir ve Ankara - Samsun hızlı tren projelerinin yapımının başlaması dileğiyle, 2023 (cumhuriyetimizin 100. yılı) yılına az kaldı. Çok çalışmak gerek...




Kaynak:

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

Bok Kokan Hareketler Bunlar

Merak mı ettiniz? Öyleyse tıklayın...
http://erkekin.wordpress.com/2009/03/19/bok-dersi/

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

19 Mart 2009 Perşembe

Mars - Kızıl Gezegen - Merih

Mars dediler, su izi dediler, kalyon dediler sonunda canlı canlı su size, bu adamlar yakında Mars'a bayrak bile dikerler. Biz de Tübitak'ta Darwin'i tartışalım. Tartışmak güzeldir ama tartışanlar siyasetçiler tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi. Ermeni meselesini de tarihçiler değil, siyasetçiler konuşuyor ve karar kılıyor. Siyaset gelecekte insanlığın önünde bayatlayan bir ekmek olabilir. 

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

Kılsız Olmak

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

16 Mart 2009 Pazartesi

Cemre

Geçen annem ile telefonda konuşurken dedi, son cemre toprağa düşmüş diye. Sonra düşündüm cemre nedir? Neye göre hava, su, toprak (bir de tahta var onu karıştırmayalım :)). Konu şu imiş; cemre aslında kor halindeki ateş anlamındaymış,  İlkbahar başlamadan önce birer hafta aralıklarla havaya, suya ve toprağa düştüğüne ve onların dünyayı ısıttığına inanılır. Eskiler 365 günlük yılı kasım ve hızır günleri olarak ikiye ayırmışlardı. Kasım 179, hızır ise 186 gündü. Yılın kasım kısmı yani kış devresi 8 kasımda başlar, 6 mayısa kadar sürerdi. 6 mayısta da hıdırellez ile birlikte yaz devresi, hızır günleri başlardı. Kasım ayına kasım dememiz oldukça yenidir.1945 yılında ilgili kanun yürürlüğe girene kadar, kasım ayma teşrinisani denilirmiş. Kasım adı Arapça bölen anlamındadır. Yılı böldüğü için bu ad verilmiş. 
Kasımın yüz beşinde (19-20 şubat) birinci cemrenin havaya, yüz on ikisinde (26-27 şubat) ikincisinin suya, yüz on dokuzunda da (5-6 mart) üçüncü cemrenin toprağa düştüğüne ve yedi günlük aralıklarla buraları ısıttıklarına inanılırmış.
Meteorolojik olarak ısınma sıralaması toprak - hava- su şeklindedir. Cemre her ne kadar folklorik bir inanış olsa da, cemreler arasındaki günlerde hava sıcaklığında az da olsa düşüşler yaşansa da, özellikle Marmara bölgesine ait istatistiklere göre, cemre tarihlerinde yüzde 80'e varan oranda ısınma meydana gelmektedir.

Kaynak:
http://ansiklopedi.bibilgi.com

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

12 Mart 2009 Perşembe

10 Mart 2009 Salı

Süt Bekarı

Merhaba arkadaşlar bugün  toplumumuza için artık olması gerekenleri sizlerle paylaşacağım. Din nedir? Dil nedir? Ahlak nedir? Kız arkadaş nedir? Ne zaman evlenmek gerekir? 

Bir çok uzman 3. Dünya Savaşının çıkacağını tahmin etmektedir. Peki sebep ne? Kimisi kültür farkı (Medeniyetlerin çakışması) diyor, ben de "neden farklı kültürler bir arada yaşayamaz mı?" diyorum. Sonra önüme din kültürü çıkıyor ve beraberinde gelen üç semavi din(onlar diyor). Birbirleri ile savaşıyorlar (kutsal topraklarda), kan döküyorlar. Semavi olmayan dinlere felsefe diyorlar, yanlış diyorlar. Peki doğrusu ne? İnsanların çıkardığı akımlar neden kan dökmemize neden oluyor. Çünkü para, evet para var işin içinde. Kimileri gerçekleri biliyor ve izliyor gülüyor. Silah satıyor, enerji kaynaklarını ele geçiriyor. Dünyayı küreselleştiriyor. Aslında küresel bir dünyayı savunuyorum. Sömürü-Emparyalizm değil demek istediğim, zaten yapılıyor şu anda bu. İnsanlar kardeştir diyorum. Eğer ki yaradışın içinde yer alan Adem ve Havva'dan (dinen) insanlık olduysa neden bu kavga, evrim varsa ve bir çok bilim adamının değişiyle insanlık evrimin son aşamasında ise bu medeniyetin içinde bu kavga niye? Ben dinden çok ahlaki bir temel üzerine oturan bir eğitim sisteminin, bütün insanlığa ait olan değerlerin oluşturduğu ve günümüz dünyasının medeniyetine uygun bir sistemin olmasından  yanayım, bunun adı din değil. Bunun adı ocu, bucu, öcü değil. AHLAK! Neden ortak değer ahlak, çünkü örnek verirsem dinin ahlakı doğurduğu söylenir. Kitaplarda yazar da ancak şu var ki sanırım bir başkasının karısına sarkmak ahlaksızlıktır. Bu din kitaplarıda söyler ama bir düşünün, din olmasaydı da ahlaksızlık olmayacak mıydı? Tabi insan sapık değilse. Bir başka örnek olarak zinayı da gösterebiliriz. 

Bir başka konu dil; herkesin kaynaşması yani küreselleşmesi için ortak bir dile ihtiyaç vardır. Bu yapılabilir. İnsanlar bunu yapabilir. İngilizce, Fransızca veya Türkçe demiyorum. Bilim dili olan Latince gibi bir dil. Herkesin anlaşabildiği ve konuşabildiği bir dil. Neden bunu görmüyoruz artık Dünya küçüldü. Anlaşmazlıkların önünde duran asıl engel farklı diller farklı kültürlerdir ve bunlar anlaşamaz, sürekli kavga ederler.

Hepimiz bu gezegende yaşıyoruz, eğer insansak bunları görmeliyiz, bunlar huzuru ve barışı getirecek yegane ilkelerdir. Bugün ben kendi dilimi, paramı koruma amaçlı konuşabiliyorum. Çünkü ben bunu demesem o zaman kötülük milletime değecek. Karşı taraf benim gibi iyi düşünmüyor aksine cebini, çıkarını düşünüyor. Ama bütün dünya iyi niyetle uzlaşmaya gitse, işin içinde çıkar para aramazsa bu dediklerimi yapmak neden mümkün olmasın. O zaman barış gelmez mi? Huzur gelmez mi? Ortadoğu'da kan akması durmaz mı? İnsanlık mutlu olmaz mı?

Bugün Filistin'de bir çok masum insan ölüyor. Bu işi Çin'den bakarsak adamların bir çoğu dinsiz, olaya bakarlar ve karşılaştıkları yorum "...din için savaşıyorlar."'dır.Ama bunu onlara diyenlere onlar "...para için savaşıyorlar" veya "su için savaşıyorlar." derler ve doğru derler. Bizim ülkemizde de böyle durum eskiden haberlerde, "...birçok masum müslüman Filistin'de öldürüldü." veya "Kosava'da müslümanlar öldürülüyor." denmedi mi? Ölen dini kimliğinden ölen insan, ayrım var arkadaş. Ben Filistin'de ölen masum insanları görünce insanlığımdan utanıyorum. İki aynı tür bir birini öldürüyor. Sebep sadece para, Haçlı seferleri de bu yüzdendi. Size "Cennet'in Krallığı" filmini izlemenizi tavsiye ederim. Kokuşma nereden başladığını anlatıyor. 

Son kez diyeceğim sadece "İnsanlık, insan olmalı" Bu gereksiz kavgayı bırakmalı...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

7 Mart 2009 Cumartesi

Cengiz TOPEL

Cengiz Topel'i ben kıbrıs barış harekatında şehit düşmüş bilirdim yani 1974'te ve ayrıca bir Eskişehirli. Fakat bugün heykelinin altında ölüm yılı 1964 yazdığını görünce, şaşırdım. Çünkü 1964'ü görünce aklıma kanlı noel, Başbakan İsmet İNÖNÜ ve meşur Jonhson mektubu geliyor. O tarihlerde kıbrısta yaşanan olaylar üzerine Türk jetlerini adanın üstünden süzdürerek, uyarı vermişti. İşe de yaramıştı. O zamana kadar Türkiye dost bildiği Amerika'nın Sovyetler karşısında yanlız bırakma konusunda nasıl göz dağı verdiği...(mektupta) aklıma geldi. Eve geldim ve hemen araştırdım. Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel 1964 yılında hükümetin emriyle 1. hava ana jet üssüden (Eskişehir) havalarak adanın üstünde tur atıp dönecekti fakat Rumlar (EOKA) uçağı yerden vurarak düşürmüşler. Yüzbaşı paraşütle kurtulmuş fakat esir düşerek askeri bilgiye göre Rumların yaptığı işkenceler sonucu hayatını  kaybederek, şehit düşmüş. 
Bugün Eskişehir gibi birçok şehirde cadde ve okullara ismi verilerek yaşatılmaktadır. Onu ve diğer vatanı için canlarını vermiş bütün şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

2 Mart 2009 Pazartesi

1924'ten 1937'ye- Laik Türkiye

Yarın 3 Mart ve halifeliğin kaldırılışının 65. yıl dönümü. O gün neler mi oldu? O gün 1517 den(Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı alması üzerine Memlüklülerden Osmanlılara hilafet makamı geçmişti.) o güne kadar hilafet Osmanlı hanedanlığındaydı. Ben çocukken ve birçok eski kafaya sahip diyebileceğimiz hocaların etkisiyle "kaldırmasa iyi olurdu çünkü İslam dünyası arkamızda olurdu" derdik. Büyüdükçe gördük ki, daha doğrusu bilgi birikimim artıkça M. Kemal ve arkadaşlarının doğru bir karar verdiğiydi. Laik bir devletin ilk temeli olan bu olay neden gerek duyuldu? Çünkü ister istemez o günkü ve daha bir bebek olan Cumhuriyet'in daha çok yaşaması için gerekli görülmüştü. Bir gerçek vardı Hilafet makamı dini kullanarak devlet işlerine karışıyordu. Başkentin Ankara olmasına rağmen İstanbul halen bir büyük etmendi, bu göz ardı etmemek gerekirdi ve gereken yapılarak 3 Mart 1924 te Hilafet kaldırıldı, Milli Eğitim kanunu olan Tevhid-i Tedrisat kabul edildi. İnşallahın ve maşallahın bilim olduğu medreseler kapatıldı yani eğitim sistemi laikleşti. Zamanla yabancı misyoner okullara da çözüm bulundu. Kısacası eğitim devlet tekeline geçti. Dini işlerin görülmesi içinde Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Bu olayların gelişmesi meclis çatısı altında artık ülkenin nereye gittiğini gösteriyordu. Halife Efendi 2. Abdülmecit ise hanedan ile birlikte sınır dışı edildi. Her şey Cumhuriyet içindi, her şey medeni Türkiye içindi. İnkılâplar yerleştikçe altı ilkeden biri olan laiklik 1937 yılında anayasaya girdi. 1982 anayasında ise Laiklik değişmez bir hüküm olarak güvence altına alınmış oldu. 
Size senaryonun Turgut ÖZAKMAN, Müziğinin Muammer SUN ve yönetmenliğinin Ziya ÖZTAN'ın yaptığı Cumhuriyet filminden ilgili bölümü izletmek isterim. (Youtube'tan izleyeceğiniz bölüm 00:54-02:52 arasıdır.)



Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

26 Şubat 2009 Perşembe

Berber Hasan

Bugün berbere gittim, üç senedir Berber Hasan'ın müşterisiyim. Küçük bir dükkan mutfağımızdan bile küçük ama insanları sevecen, nazik, kibar. Sürekli müşteri memnuniyeti, tabi işin içinde para var ama olsun, ben sevdim. Birde ben ilk gittiğimde oranın ortaklarından Çetin abi vardı. Adaştık, güzelde traş ediyordu birde diğer berberlere göre fiyatları uygundu. Sonra Çetin abi ortaklıktan ayrılmış sebebini bilmem beni de ilgilendirmez zaten. 
Bugün gittim Aydın abi var orada gel dedi. Naber, Nasılsın sorularından sonra, traşa başladı. "Her zamankinden mi?" diye sordu, her zaman sorar ve benim de hoşuma gider, müşterisine değer verdiği belli. Konuştuk, bıyığımdan başladık okula kadar gittik. " Sakal traşıda edim mi?" dedi ben de aynaya baktım bıyıkta var, havamda:) "olur" dedim. Normalde yaptırmazdım çünkü evde traş ederim, fazla para ödemem diye düşünürdüm. Usturayı hazırladı, yüzümü köpükledi. Sıra usturadaydı, yavaştan yavaştan kesmeye başladı. Ama bir tuaflık vardı. Haberlerde Ergenekon işleniyordu. Devlet millet düşünürken. Aklıma İsmet Paşa geldi. O Eskişehir-Kütahya savaşlarından sonra Sakarya doğusuna çekildiğinde Sakarya Meydan Savaşı için hazırlık yapıyormuş. Bir ara traş olmak için berberi yanına çağırmış ve traş olmaya başlamış. O sırada yaverlerinden biri "Paşam düşman Sakarya doğusuna harekete geçti" demiş. Paşa gerekli emirleri vermiş ve traşına devam etmiş. Fakat berber biraz korkmuş bu durumdan, o anda paşa anlamış "sakin ol sakin"demiş. Çünkü adam titremeye başlamış, elinde ustura, ustura altında koca paşa, Tabi bu durumdan paşada korkmuş olmalı ki o lafı ediyor. 
Benimde bugün ustura altındayken aklıma geldi bu hikaye, bir ara bende korktum. Dedim ki içinden aman Aydın abi dedim. Adam istese... korktum bir ara. Sonra traş bitti, paramı baydım Akarbaşındaki evime geldim. 

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

22 Şubat 2009 Pazar

Grip Değilim Nezleyim

Merhaba hayırlı pazarlar, nezleyim işte ne olsun. İngilizce kursuna gidemedim, mutfaktan çok sayıda peçete ve bir de boş bim poşeti aldım. Burnumu kusturuyorum. Aşağıdaki ifadelerde (tepkilerde) "iğrenç" olanı seçebilirsiniz. Eskişehirdeyim ve havası çarptı işte. Bu kadar...Aman dikkat edin bol bol c vitamini alın arkadaşlar, bu sıralar sümüklülerden uzak durun.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

18 Şubat 2009 Çarşamba

Reisimiz çok yaşa!


Yerel seçimler yaklaşıyor, ister istemez bugün "bir yorum yap artık" dedim. Çok lazım ya. Bugün 18 Şubat ve sokkatta çirkin ses gürültüleri başladı, YSK tarafından verilen yasak bugün bitmiş. Artık 29 Mart'a kadar kafamız şişecek, eyvahh! Eskişehir'deki evin camları pvc de değil. 

Benim memlekette reis adaylarına baktım ve Çarşamba'da yarışacak adayların sırasıyla; AKP, MHP ve CHP olacak gibi. AKP ve MHP  geçen seçimdeki aynı adayları aday gösterdi, CHP ise bayan aday çıkarmış. Onun işi biraz zor gibi çünkü Çarşamba bayan bir reisi kaldırmaz görünüyor. Kafa meselesi, bende sorun yok. Projeleri hoş. AKP ve MHP arasında çekişme olacak gibi kimin kazanacağı konusunda bir yorum yapamıyorum ama başabaş gidiyorlar. Samsun Büyükşehir Belediyesi ise yine AKP alır gibi çünkü Sayın Yusuf Ziya YILMAZ iyi çalışıyor ve diğer parti adayları pek güçlü değil gibi.

Gelelim Türkiye Geneline; Türk Milletinde yaygın bir düşünce var, "belediyeler hükümetin adamı olması daha iyidir, çünkü merkezin (hükümetin) desteği önemlidir" derler. Sanki hükümetten başka bir partiden seçilen başkanın projeleri olsa bile çalışamayacağı, çalıştırılmayacağıymış. Ben o düşüncede değilim. Ben çalışana ve dürüst olana oy veririm. Bu yüzden yerel yönetimlerin parti sisteminde olmaması ve bağımsız aday olmalarını gerektiğini söyler ve düşünürüm.

İstanbul:
Kadir TOPBAŞ geçen dönemde yaptıkları var ama Sayın KILIÇTAROĞLU'nun iddaları ve kanıtları halkı CHP'ye yönlendirir gibi geliyor. Zaten Sayın KILIÇTAROĞLU için bu seçim önemli ileride bir vakit CHP Genel Başkanı olarak ismi anılıyor. Dürüst bir adam belki Ecevit'in yerini alır ve halkın güvenini kazanır.

Ankara:
Ankara işi biraz karışık, Sayın GÖKÇEK'in ustalığını göz ardı etmemek lazım. Seçimlerde halktan oy toplayabilir. Sayın KARAYALÇIN'la uc uca bir sonuç çıkaracak gibi ama AKP'nin alması ihtimal bir durum.

İzmir:
Sayın PİRİŞTİNA'nın vefatından sonra İzmir sanki yanlız kalmış ve şu anki belediye başkanından pek memnun değil gibi, özellikle arsenikli su olayından sonra, ibre AKP yönünde. 2004 yılındaki yerel seçiminde %47 CHP iken %32 AKP idi. CHP için büyük bir zafer ama bu çevresel sorunlardan sonra CHP oy kaybetti gibi görünüyor , İzmir başkanından memnun değil gibi. İzmir'in AKP'li  başkan adayı da iyi durumda, AKP kaliteli bir tercih yapmış bu bir gerçek. Sayın Başbakanın dediği "Gavur İzmir" nasıl bir sonuç çıkaracak merak konusu, İzmir ya başbakana kızıp oylarını CHP'ye  ya da İzmir'in şehir anahtarını AKP'ye verebilirler. 

Ve Eskişehir:
Ben bu şehirde okuyorum, ekmeğini yiyorum. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı ,"Hoca" olarak anılan Sayın BÜYÜKERŞEN DSP'den yeniden aday oldu. Aksine CHP'de aday gösterdi. Bu durum merkez sol oylarını bölebilir. Aslında Sayın BAYKAL, Sayın BÜYÜKERŞEN'i CHP'de görmek bizi memnun eder açıklamasında bulunmuştu. Tabii Sayın BÜYÜKERŞEN'nin taktiridir. Karşı cephede de AKP adayı ESOGÜ İnşaat Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan GÖNEN aslında pek şansı yok gibi ama 2007 seçimleri sonucunda AKP, CHP'ye göre fazla vekil çıkarmış ve şaşırtmıştı. Son ana kadar ne olur bilinmez. Arkadaş çevrem "Hoca" diyo ama kargocusundan esnafına Sayın GÖNEN diyor. Sonucu 30 Martta göreceğiz.

Kısadan bir tahmin geliştirirsek; Üç büyük şehirde hatminim:
İstanbul: Sayın KILIÇDAROĞLU (CHP)
Ankara: Sayın GÖKÇEK (AKP)
İzmir: Sayın AKSOY (AKP) veya kıl payı Sayın KOCAOĞLU (CHP)

Seçime kadar yeni tahminler ve gelişmelerle buluşmak dileğiyle...Kazanan dürüstlük ve iş yapan (çalışan) olsun

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~