24 Mayıs 2009 Pazar

"Sonbaharım burası evlat"

Dün arkadaşlarla Eskişehir'in Çankaya semtinde bir özel huzur evini ziyaret ettik. Bizleri görünce pek sevindiler, zaten hava güzeldi. Bahçede oturduk. Yaklaşık onbeş kişi giden bizler 2şer veya 3er guruplara ayrıldık ve onlarıda yormadan, muhabbet etmeye başladık. Ben uzun zamandır, ileri yaştaki amcalarla veya teyzelerle konuşmamıştım. İlk oturduğumuz masada Rasim amca vardı. "Merhaba amca" dedim, "Nasılsın?" dedim. Ne diyeyim biraz çekindim. Adam yüzü öyle bir güldü ki, tabi bende konuşmaya başladım. Muhabbet güzeldi. Bir ara amca "sen üniversitelisin" dimi dedi. Evet dedim. "Sizin okulda başörtülü kızlar var mı?" dedi. Bende "var" dedim. "Ne düşünüyorsun?" dedi. " Birşey diyemedim. Adam sakallı hacı gibi duruyor. Ne desem ki dedim. Amca güzel yüzüyle bana güldü "Kanun ne ise odur doğru olan" dedi. Tabii bende bir rahatlama, sadece ben değil diğer arkadaşlarımda rahatladı (aynı sitres onlarda da vardı). "Ben, Sivrihisar'lıyım ve çiftçiydim" dedi. O sıra içimden biz okuyoruz bizim gibi okuyan arkadaşlarımız belkide hiç okumamış Rasim amca kadar ileri düşünebilseler ne olur ki dedim. O zaman kalkınmazmıyız dedim içimden.
Başka bir amcanın yanına gittim o komikti baya, Gazi gibi madalyası vardı göğsünde sordum, "1926 doğumluyum" dedi. Kore mi acaba dedim. Tekrar sordum, "yoo dedi Atatürk ve etrafı 6 yıldız, sayim mi dedi" tabi o ara anladım ve cebindenn bana CHP'nin rozetini gösterdi," bildin mi?" dedi. "Bildim amcacım" dedim. "Biz bunu burada takamıyoruz yasak parti ve siyaset belli etmek" dedi. Gülümseyerek, doğrusu da o dedim içimden. 
Ninelerin yanına gittim, onlarda aynı, bir ninem tokolaşırken elimi bir sıktı, maşallah dedim. Sordum " kuvvetin yerinde ninecim, elimi iyi sıkıyorsun" dedim. O da bana "sevilen insanın eli iyi sıkılır oğum" dedi. 
Sonra tek başına oturan bir amcanın yanına gittik, adam 90 yaşında. Öksürüp duruyordu. "Sigaradan" dedi. Bıraktınız mı dedim. " bıraktım keşke daha erken bırakaydım" dedi. Sigara içmediğim için çok mutlu oldum. Amca anılarını anlatmaya başladı, At yetiştiricisiymiş. Benim memleketin ilçesi olan Bafra'da bulunmuş. At yetiştirmiş. Hatta Macaristan'da eğitim bile almış, sertifikaları almadan Alman harbi başlamış. İçinden sormak geldi. "Amca M. Kemal Paşa'yı gördün mü hiç?" Gururla elini kaldırdı ve parmaklarıyla birlikte "üç defa" dedi. At yetiştirme tesislerini ziyaret etmiş oradan, biraz onu anlattı. Bizde zevkle onu dinledik.
Zamanımız artık bitiyordu. Daha çok nine ve dedelerle görüştük (birbirlerine nine - dede diyorlardı). şimdi hatırladıklarım bu kadar. Oradan ayrılırken, amcanın biri ile görüştüm. "Delikanlı" dedi.  " Bu memleket size emanet, bugün biz emekliyiz sizde öğrenci. Öğrencilik bir gün bitecek ve bayrak sizde olacak" dedi. "Dürüst ol, mert ol, yiğit ol, işte o zaman seni kimse bileğini bükemez" dedi. Biz giderken onlara son bir kez daha baktım. Her şey normalmiş gibi kendi aralarında muhabbet etmeye devam ettiler. Onlar huzurluydular ya da öyle görünüyorlardı. 
Okul okumak bazen insanlığımızı kaybettiriyor. Okumanın zararı yok tabi, kibirleniyor, gururlanıyoruz. Ama aslında kendimizi kandırıyoruz. Bizi onlar bu dünya da var ettiler. Aklıma annem ve babam geliyor onlara bakmak boynumun borcu, peki bana birşey olsa benim çocuklarım onlara iyi davranacak mı? Bunlar aklımdan geçmedi değil. Annem ve babam sizleri çok seviyorum.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~