25 Mart 2009 Çarşamba

Derin Uyku

Gece sabah kalkmak için, saati 8'e kurdum ancak 8'den önce Dilber Sultan aradı. Saati sordum ona "8" dedi. Ne güzel zamanlama. Sonra düşündüm, bizler insancıklar hayatımızın üçte birini uykuda geçiriyoruz (normal bir insan için). Bu uyuma evresi 8 saatten daha düşük olsaydı mesela 2-3 saat gibi, o zaman insanlık nerede olurdu? Belki zaman makinesini bulurduk, belki de uzayda yeni yerleri keşfedebilirdik...
Yani ben öyle düşündüm...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

24 Mart 2009 Salı

Oflu - Bayburtlu

Of'lu, Rize'li ve Bayburt'lu...

23 Mart 2009 Pazartesi

Pulumur'un Yaşsız Kadını

Pulumur'un bir dağ köyünde gördüm onu 
Yaşını sordum, bir giz gibi güldü 
Kimi seksen dedi köylülerden, kimi yüz 
Yüzüne baktım... bir giz gibi güldü 
Bir asa vardı elinde 
Bir solmus krallığın 
Kadifeden harmanisi üzerinde 
Bir Hititliydi o, bir Selçuklu 
Bir Ermeniydi, bir Kürttü 
Bir Türk... 
Yaşını sordum, bir giz gibi güldü 
Koluma girdi bir soylu kadınca 
Tozlu koy yolunda sürükleyerek eteğini 
Beni bir tek gözlü sarayına götürdü 
Köy yapısı kulubesinin 
Zamanı onda yitirdim ben 
Yitik zamanlara onda eriştim 
En soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayın
da 
Bir taç gibi kondu başıma Turkiyeliğim.

Bülent ECEVİT (1969)

21 Mart 2009 Cumartesi

İNSANOĞLU

İnsanoğlu;
Madde-1:
Dünya'ya gelmelidir,
Madde-2:
Sevmeli, sevilmeli, Dünya'yı cennetin kendisi bilmelidir,
Madde-3:
Yaşama sevgisinin kökleri gönlünde, insanoğlu günün birinde ölmelidir, dönmelidir dudaklarını buruk bir elmanın tadı,

Dördüncü madde okunamadı.

Bülent ECEVİT

20 Mart 2009 Cuma

Ankara - Sivas Hızlı Tren Projesi

Türkiye'de uygulamaya konan üçüncü hızlı tren hattı yapımı geçtiğimiz günlerde başladı. Ankara - Sivas arası projeye göre 2 saat 51 dakika olacakmış. Darısı Ankara - İzmir ve Ankara - Samsun hızlı tren projelerinin yapımının başlaması dileğiyle, 2023 (cumhuriyetimizin 100. yılı) yılına az kaldı. Çok çalışmak gerek...




Kaynak:

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

Bok Kokan Hareketler Bunlar

Merak mı ettiniz? Öyleyse tıklayın...
http://erkekin.wordpress.com/2009/03/19/bok-dersi/

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

19 Mart 2009 Perşembe

Mars - Kızıl Gezegen - Merih

Mars dediler, su izi dediler, kalyon dediler sonunda canlı canlı su size, bu adamlar yakında Mars'a bayrak bile dikerler. Biz de Tübitak'ta Darwin'i tartışalım. Tartışmak güzeldir ama tartışanlar siyasetçiler tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi. Ermeni meselesini de tarihçiler değil, siyasetçiler konuşuyor ve karar kılıyor. Siyaset gelecekte insanlığın önünde bayatlayan bir ekmek olabilir. 

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

Kılsız Olmak

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

16 Mart 2009 Pazartesi

Cemre

Geçen annem ile telefonda konuşurken dedi, son cemre toprağa düşmüş diye. Sonra düşündüm cemre nedir? Neye göre hava, su, toprak (bir de tahta var onu karıştırmayalım :)). Konu şu imiş; cemre aslında kor halindeki ateş anlamındaymış,  İlkbahar başlamadan önce birer hafta aralıklarla havaya, suya ve toprağa düştüğüne ve onların dünyayı ısıttığına inanılır. Eskiler 365 günlük yılı kasım ve hızır günleri olarak ikiye ayırmışlardı. Kasım 179, hızır ise 186 gündü. Yılın kasım kısmı yani kış devresi 8 kasımda başlar, 6 mayısa kadar sürerdi. 6 mayısta da hıdırellez ile birlikte yaz devresi, hızır günleri başlardı. Kasım ayına kasım dememiz oldukça yenidir.1945 yılında ilgili kanun yürürlüğe girene kadar, kasım ayma teşrinisani denilirmiş. Kasım adı Arapça bölen anlamındadır. Yılı böldüğü için bu ad verilmiş. 
Kasımın yüz beşinde (19-20 şubat) birinci cemrenin havaya, yüz on ikisinde (26-27 şubat) ikincisinin suya, yüz on dokuzunda da (5-6 mart) üçüncü cemrenin toprağa düştüğüne ve yedi günlük aralıklarla buraları ısıttıklarına inanılırmış.
Meteorolojik olarak ısınma sıralaması toprak - hava- su şeklindedir. Cemre her ne kadar folklorik bir inanış olsa da, cemreler arasındaki günlerde hava sıcaklığında az da olsa düşüşler yaşansa da, özellikle Marmara bölgesine ait istatistiklere göre, cemre tarihlerinde yüzde 80'e varan oranda ısınma meydana gelmektedir.

Kaynak:
http://ansiklopedi.bibilgi.com

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

12 Mart 2009 Perşembe

10 Mart 2009 Salı

Süt Bekarı

Merhaba arkadaşlar bugün  toplumumuza için artık olması gerekenleri sizlerle paylaşacağım. Din nedir? Dil nedir? Ahlak nedir? Kız arkadaş nedir? Ne zaman evlenmek gerekir? 

Bir çok uzman 3. Dünya Savaşının çıkacağını tahmin etmektedir. Peki sebep ne? Kimisi kültür farkı (Medeniyetlerin çakışması) diyor, ben de "neden farklı kültürler bir arada yaşayamaz mı?" diyorum. Sonra önüme din kültürü çıkıyor ve beraberinde gelen üç semavi din(onlar diyor). Birbirleri ile savaşıyorlar (kutsal topraklarda), kan döküyorlar. Semavi olmayan dinlere felsefe diyorlar, yanlış diyorlar. Peki doğrusu ne? İnsanların çıkardığı akımlar neden kan dökmemize neden oluyor. Çünkü para, evet para var işin içinde. Kimileri gerçekleri biliyor ve izliyor gülüyor. Silah satıyor, enerji kaynaklarını ele geçiriyor. Dünyayı küreselleştiriyor. Aslında küresel bir dünyayı savunuyorum. Sömürü-Emparyalizm değil demek istediğim, zaten yapılıyor şu anda bu. İnsanlar kardeştir diyorum. Eğer ki yaradışın içinde yer alan Adem ve Havva'dan (dinen) insanlık olduysa neden bu kavga, evrim varsa ve bir çok bilim adamının değişiyle insanlık evrimin son aşamasında ise bu medeniyetin içinde bu kavga niye? Ben dinden çok ahlaki bir temel üzerine oturan bir eğitim sisteminin, bütün insanlığa ait olan değerlerin oluşturduğu ve günümüz dünyasının medeniyetine uygun bir sistemin olmasından  yanayım, bunun adı din değil. Bunun adı ocu, bucu, öcü değil. AHLAK! Neden ortak değer ahlak, çünkü örnek verirsem dinin ahlakı doğurduğu söylenir. Kitaplarda yazar da ancak şu var ki sanırım bir başkasının karısına sarkmak ahlaksızlıktır. Bu din kitaplarıda söyler ama bir düşünün, din olmasaydı da ahlaksızlık olmayacak mıydı? Tabi insan sapık değilse. Bir başka örnek olarak zinayı da gösterebiliriz. 

Bir başka konu dil; herkesin kaynaşması yani küreselleşmesi için ortak bir dile ihtiyaç vardır. Bu yapılabilir. İnsanlar bunu yapabilir. İngilizce, Fransızca veya Türkçe demiyorum. Bilim dili olan Latince gibi bir dil. Herkesin anlaşabildiği ve konuşabildiği bir dil. Neden bunu görmüyoruz artık Dünya küçüldü. Anlaşmazlıkların önünde duran asıl engel farklı diller farklı kültürlerdir ve bunlar anlaşamaz, sürekli kavga ederler.

Hepimiz bu gezegende yaşıyoruz, eğer insansak bunları görmeliyiz, bunlar huzuru ve barışı getirecek yegane ilkelerdir. Bugün ben kendi dilimi, paramı koruma amaçlı konuşabiliyorum. Çünkü ben bunu demesem o zaman kötülük milletime değecek. Karşı taraf benim gibi iyi düşünmüyor aksine cebini, çıkarını düşünüyor. Ama bütün dünya iyi niyetle uzlaşmaya gitse, işin içinde çıkar para aramazsa bu dediklerimi yapmak neden mümkün olmasın. O zaman barış gelmez mi? Huzur gelmez mi? Ortadoğu'da kan akması durmaz mı? İnsanlık mutlu olmaz mı?

Bugün Filistin'de bir çok masum insan ölüyor. Bu işi Çin'den bakarsak adamların bir çoğu dinsiz, olaya bakarlar ve karşılaştıkları yorum "...din için savaşıyorlar."'dır.Ama bunu onlara diyenlere onlar "...para için savaşıyorlar" veya "su için savaşıyorlar." derler ve doğru derler. Bizim ülkemizde de böyle durum eskiden haberlerde, "...birçok masum müslüman Filistin'de öldürüldü." veya "Kosava'da müslümanlar öldürülüyor." denmedi mi? Ölen dini kimliğinden ölen insan, ayrım var arkadaş. Ben Filistin'de ölen masum insanları görünce insanlığımdan utanıyorum. İki aynı tür bir birini öldürüyor. Sebep sadece para, Haçlı seferleri de bu yüzdendi. Size "Cennet'in Krallığı" filmini izlemenizi tavsiye ederim. Kokuşma nereden başladığını anlatıyor. 

Son kez diyeceğim sadece "İnsanlık, insan olmalı" Bu gereksiz kavgayı bırakmalı...

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

7 Mart 2009 Cumartesi

Cengiz TOPEL

Cengiz Topel'i ben kıbrıs barış harekatında şehit düşmüş bilirdim yani 1974'te ve ayrıca bir Eskişehirli. Fakat bugün heykelinin altında ölüm yılı 1964 yazdığını görünce, şaşırdım. Çünkü 1964'ü görünce aklıma kanlı noel, Başbakan İsmet İNÖNÜ ve meşur Jonhson mektubu geliyor. O tarihlerde kıbrısta yaşanan olaylar üzerine Türk jetlerini adanın üstünden süzdürerek, uyarı vermişti. İşe de yaramıştı. O zamana kadar Türkiye dost bildiği Amerika'nın Sovyetler karşısında yanlız bırakma konusunda nasıl göz dağı verdiği...(mektupta) aklıma geldi. Eve geldim ve hemen araştırdım. Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel 1964 yılında hükümetin emriyle 1. hava ana jet üssüden (Eskişehir) havalarak adanın üstünde tur atıp dönecekti fakat Rumlar (EOKA) uçağı yerden vurarak düşürmüşler. Yüzbaşı paraşütle kurtulmuş fakat esir düşerek askeri bilgiye göre Rumların yaptığı işkenceler sonucu hayatını  kaybederek, şehit düşmüş. 
Bugün Eskişehir gibi birçok şehirde cadde ve okullara ismi verilerek yaşatılmaktadır. Onu ve diğer vatanı için canlarını vermiş bütün şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.

Çetin Poyraz ALPER ~çpa~

2 Mart 2009 Pazartesi

1924'ten 1937'ye- Laik Türkiye

Yarın 3 Mart ve halifeliğin kaldırılışının 65. yıl dönümü. O gün neler mi oldu? O gün 1517 den(Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı alması üzerine Memlüklülerden Osmanlılara hilafet makamı geçmişti.) o güne kadar hilafet Osmanlı hanedanlığındaydı. Ben çocukken ve birçok eski kafaya sahip diyebileceğimiz hocaların etkisiyle "kaldırmasa iyi olurdu çünkü İslam dünyası arkamızda olurdu" derdik. Büyüdükçe gördük ki, daha doğrusu bilgi birikimim artıkça M. Kemal ve arkadaşlarının doğru bir karar verdiğiydi. Laik bir devletin ilk temeli olan bu olay neden gerek duyuldu? Çünkü ister istemez o günkü ve daha bir bebek olan Cumhuriyet'in daha çok yaşaması için gerekli görülmüştü. Bir gerçek vardı Hilafet makamı dini kullanarak devlet işlerine karışıyordu. Başkentin Ankara olmasına rağmen İstanbul halen bir büyük etmendi, bu göz ardı etmemek gerekirdi ve gereken yapılarak 3 Mart 1924 te Hilafet kaldırıldı, Milli Eğitim kanunu olan Tevhid-i Tedrisat kabul edildi. İnşallahın ve maşallahın bilim olduğu medreseler kapatıldı yani eğitim sistemi laikleşti. Zamanla yabancı misyoner okullara da çözüm bulundu. Kısacası eğitim devlet tekeline geçti. Dini işlerin görülmesi içinde Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Bu olayların gelişmesi meclis çatısı altında artık ülkenin nereye gittiğini gösteriyordu. Halife Efendi 2. Abdülmecit ise hanedan ile birlikte sınır dışı edildi. Her şey Cumhuriyet içindi, her şey medeni Türkiye içindi. İnkılâplar yerleştikçe altı ilkeden biri olan laiklik 1937 yılında anayasaya girdi. 1982 anayasında ise Laiklik değişmez bir hüküm olarak güvence altına alınmış oldu. 
Size senaryonun Turgut ÖZAKMAN, Müziğinin Muammer SUN ve yönetmenliğinin Ziya ÖZTAN'ın yaptığı Cumhuriyet filminden ilgili bölümü izletmek isterim. (Youtube'tan izleyeceğiniz bölüm 00:54-02:52 arasıdır.)



Çetin Poyraz ALPER ~çpa~